bebelog

Thursday, January 22, 2009


Pazartesi tatili fırsat bilip Shoreline'a gezmeye gittik. Aktıvıtelerden fotolar:


Salı sabahı gitik Bowman'a; son dakkada anne de geldi... Biraz mızmızlanınca Duru, olay büyümesin diye anneyi önceden gönderdik. Babayla biraz ofiste bekledi, ben de gidicem deyince 'I need time to calm down' dedi kızımcım...Sonra ağlamadan gitti, öğlen döndüğünde çok eğlenmişti ve gülüyordu, tekrar gelicem, sevdim dedi.. Kutay'la oynamışlar.

Akşam Lazytown DVD mizi açtık bu arada... Önceden söz vermiştik, Lazytown DVD'si alıcaz diye... Şarta bağlamıştık hediyeyi, akşam hemen açıldı. ;)

Çarşamba sabahı bambaşka hikaye... Arabadan inmemeler, ofiste ağlamalar... Yatışmayınca en son ben Duru'yu müdüre bırakıp çıktım, Seda'yı çağırdılar o arada, Kutay'ın yanına götürsün diye... Ben çıkarken Duru müdürün elinden kurtulmaya çalışarak 'beni burada yalnız bırakma, gitme' diye ağlıyordu. Yıkıldım resmen... Birkaç dakika dışarda bekledim, müdür camdan 'thumbs up' yaptı; 5 dk içinde, ben gidince ağlama da kesilmiş tabii, Sedayla gitmişler derse.. 2 artı 2 felan sormuşlar, yaptım dedi...

Yapıp yapmadığını bilmiyoruz, ama yapabileceğini biliyoruz. Ben ona toplama ve çıkarma öğrettim, geçen haftadan bu yana da çaktırmadan çarpmayı anlatıyorum.

Bowman'dan sonra öbür okullar daha rahat olacak diye düşünüyorum. İkinci gün Ella diye yine potensiyel öğrencilerden bir kızla arkadaş olmuş, futbol oynamışlar Kutay'la öğlene doğru vs vs, bu akşam anlatıp duruyordu, yatmadan önce...

Bir tane de video: buz pateni yaparken...

Labels: ,



Sunday, January 18, 2009


Uzun hafta sonu bu hafta sonu... Havalarda inadina çok güzel gidiyor, Cumartesi günü 21C gördü Duru'nun babası bisiklete binerken... Ocak 17'den bahsediyoruz, şaka değil...

Hafta içinde Duru okula tamamen uyum sağlamış. Türkiye'den kalma bazı alışkanlıklar ufak ufak geçiyor, arkadaşlarına 'sen benle oynacaksın, sen git, şimdi sen gel, benle oyna' gibi... İstanbul'da babanne, annane, dedeler, evde çalışan yardımcılar, misafirler Duru'yu paylaşamayınca böyle oldu. Arkadaşlarının birinin annesinden de çok populer olduğunu, diğer çocukların oynamak için onunla sıraya girdiğini öğrendik. Yaşı en büyük ve en tecrübeli çocuk ya sınıfında (3 yıl oldu aynı sınıfta) talep var çocuğa demek ki...

Konuyla ilgili olarak, artık Kindergarten yaşı geldi, Duru'nun... İstediğimiz okula girebilirsek çok iyi olacak.

Cumartesi az isteyerek yüzmeye gittik, ama Duru biliyor. Yüzmese bile gitmesi gerekiyor; gidince de giriyor zaten... Baba bisiklette olduğu için anneyle gitti, ona daha çok nazımız geçiyor. Çok da rahat olmamış yüzme dersi annesi öyle dedi. Öğrensin de yüzmeyi artık biraz acılı olsa da olur. Piyano için de aynı kuralı getiricem, daha farkında değil :)

Yüzmeden sonra Ella'nın doğum günü vardı, orada papağanlar varmış (happybirds.com), eğlenmişe benziyorlar fotolara bakılırsa... Birkaç foto annesinin çektiği...




Ama doğum gününün sonuna doğru bir paylaşamama olayı yüzünden Ella ile Duru'nun -taraflar tarafından tam olarak anlatılamayan bir nedenle- hafifçe tartıştıkları, ve Duru'ya partiden erken çıkmak düştüğünü de öğrendim. :( Bir Hanna Montana kartı olduğunu ve Ella ile Duru arasında sorun haline geldiğini, anne babaların çok iyi olayı kontrol edemediğini (kızıma toz kondurmam ben), sonuçta pasta kesilmeden önce annesinin olay daha da büyümesin diye Duru'yu alıp çıktığını biliyorum. Yarın tatil, Salı günü barışırlar Ella'yla... Anneler daha kötü hissediyor kendilerini tahminen :)

Pazar günü sabahın büyük kısmını babanne ve Aydın dedeyle bilgisayardan konuşarak geçirdik, videolu... Çok eğlendik, Duru biraz şaklabanlık yaptı, biraz naz yaptı, bol konuştu.

Öğleden sonra 'pikniğe' gittik Stanford'da Aven (çok güzel bir kız ismi bana sorarsanız) ve ailesi ile... Aven, 5 aylık -nedense hiç foto çekmemişiz-, süper şirin birşey... Anne babalardan ikisi raketbol oynarken diğer ikisi dışarda çimenler üzerinde piknik yaptık, t-şörtlerimizle... Ocak 18 bugün, yazmış mıydım. Alabama da bile kar yapıyor galiba... Şaka gibi buralarda hava...

Akşam İtalyan yemeği yiyip eve döndük. Ben sızmışım, uyandığımda Duru uyuyordu. Arabada dönerken, annesi çok ilginç birşey anlattı, şans eseri benim de tanık olduğumu sandığım ama emin olamadığım birşey... Walgreens'de alışveriş ederken oyuncakların olduğu bölümde Duru drup dururken 'hotwheels' demiş... Annesi önce anlamamış sonra bakmiş ki 'hot wheels' markalı oyuncakların önünden geçiyorlar. Hani harfleri çözerek okumuyoruz, ama daha önce öğrendiğimiz sözcük gruplarını sonradan tanıyoruz. Çocuk birşeylerin sınırında ama... Geçen hafta evde de aynı şey oldu, ben tam kavramayamıştım.

Nerden biliyorsun diyince sözcükleri daha önce birimizden öğrendiği olayı anlatıyor. 'hot wheels' nedir diyenler için, Duru açıkladı. 'Sıcak araba' demek, alevler var üzerinde... Oradan geliyor ismi... Bir de 'hot wheels' diye şarkı uydurmaya başlayınca ben mest oluyorum kardeşim...


Tuesday, January 13, 2009


Geçen hafta uyum saplamakla geçti... Çok da zor olmadı. Havalar sıcak, dışarda oynamaya olanak var.

Derslere geri dönüş... Cumartesi günleri önce yüzmeye sonra jimnastiğe gidiyoruz. Jimnastik yakında bitecek, ama yazın yeniden başlarız. Pazar günleri Türk okulunu ben kendi adıma dört gözle bekliyorum.

Geçen Cumartesi ağlaya zırlaya gittiğimiz yüzme dersinden -Pınar'ın ömründen birkaç yıl gitmiş yolda- çok eğlenerek döndük. Öğretmen değişecekti de, yeni sezon başladı diye...

Pazar günü Rohan'ın doğum gününe gittik, Oakland Zoo'da... Çok keyifliydi. Çocuklar ve büyükler 'şisen kertenkele', kaplumbağa ve çinçila'ya dokunma keyfine erdiler. Çocukların hepsi kertenkeleye dokunmadı ama :) Çocukların boyadığı kese kağıtlarının içine üzüm ve benzeri eğlencelikler koyup maymunlara verdik. Birkaç foto...


Kese kağıtlarına hayvanların ilgisini çeksin diye birşeyler öizilecek ya, bizimki düşünüp düşünüp dikdörtgen ve düz çizgilerle başladı. Yazık olacak çocupa ya; aile çok mihendis var zaten...


Kese kağıtlarından sonra, odamıza dönüp pastayı kestik. Partiden sonra biraz da hayvanat bahçesinin bahçesinde oynadık:


Türkiye'den yanımızda birşeyler alıp gelmişiz. Duru gittiği müzikalin posteri ve Aydın Dede'sinin ona yaptığı elma-armut-kel mahmut kağıdı:



Eski hafta sonu programlarımıza döndük yine... Duru okula uyum sağladı. Arada bazı arkadaşlarına 'sadece benimle oynayacaksın' diyormuş. Öğretmenleri 'biraz sasy olmuş' dediler. Türkiye'den kaynaklanan bir davranış bozukluğu diyorum ben buna, orada her istediğini yapıyordu, ve herkes emrindeydi de... Çok yakında düzelir.



Friday, January 09, 2009


Yılbaşı bahane, maksat pasta olsun:


Yeni yılın ilk günü annaneyi, Nahit dedeyi, Doğa'yı ve teyzeleri ziyarete gittik. Hepsi yılbaşı partisi yorgunuydular. Duru ve Doğa uslu uslu TV seyrederken... düycem ama çocuklarda kesin şeker var (diyabet değil, ağızda şeker), yerlerinde duramıyorlar.


Hediye furyası yılbaşı ertesinde de devam etti. Duru ve Doğa paketleri hacamat ederken... Ayrıca, Deniz'in saçlarını 'düzeltirken':


Dedesinin kağıt oyununa 'yardım ederken' diyelim. İki dede de oyun oynarken yakalarsa Duru, nedense kontrol hemen ona geçiyor:


Hava soğuk ve yağmurluydu, ama biz yine de giyinip çıktı dişarıya... Şemsiyemizi de almıştık, sahil yoluna yürümeye gittik.



Yeşilkır'dan aşapıya inen sokak çok sessiz ve güzel geldi bize nedense... Daha gezecek, oynayacak şey çoktu sahilde havaya rağmen, ama Duru'nun eve dönmesi gerekti bir noktdan sonra:



View Larger Map

İstanbul'daki son hafta sonunda Lara'yla tiyatroya gitti Duru... Türkçe Pamuk Prense ve Yedi Cüce'ler, hem de müzikal (CD'sini yanımıza alıp döndük, çok güzel parçalar var); hanımlar gösteriyi seyrederken Cem'ler de kahve molası verdiler. Duru ve Başak hızlıca arabaya dönmeye çalışken, Duru'nun elinde çıkışta aldıkları balondan Pamuk Presnse aksesuarı ;) Tiyatro'dan sonra birşeyler yemeğe gittik, Lara ve Duru babalarının cep telefonlarını bozmaya çalışırken:


Akşam eve dönücez, Akmerkez'den arabayı alıp, karşıya geçerken Duru dev gibi TV programı ilanin gördü, bana birşeyler dedi, toparlayamadım önce... Sonra anladık ki 'parmaktan sonra' diyormuş. TR'de TV seyredenler biliyordur (Çok TV iyi değil, ama Türkçe TV ilaç gibi geliyor bize):



Son bir tur Akmerkezi gezdik, kedilere de baktık geçerken, kedi alasımız geldi, ama Duru biliyor, önce balık alıcaz, ona bakabilirse sonrasını düşünücez:


Arabada bütün günün yorgunluğu çıktı, uyurken nedense Türk usulu bacak bacak üstüne atılmış:


Duru doğduğunda yazlığın bahçesine ekilen zeytin ağacı büyümüş zeytin vermiş de, onu suya yatırmışlar:


Gerçekler ortaya çıksın. Deliler bunlar:



Ocak ayının 6'sında Aydın Dede'yi çok sağlıklı bir halde bırakıp annemize ve okulumuza döndük. Aynen gidiş gibi dönüş yolculuğu da çok iyi geçti, Londra'ya kadar uykusuz olmamıza rağmen:



Akşamüstü vardığımızda evimize keyfimiz yerindeydi. Annemizi görünce çok daha keyiflendik.

Labels: ,



Thursday, January 08, 2009


Fotoğraflar eşliğinde kısa notlar, Türkiye ziyaretinin son kısmından...

Yılbaşından önceki Pazar günü Şaşkınbakkal'a babanın dayısını ziyarete gittik. Duru'nun salonda Aksel ve Noyan'dan kalma oyuncaklarla oynarken ve kuşu 'ziyaret' ederken iki fotosu... ASlında Duru bilmiyor, ama babasının çocukluğunun ve gençliğinin bir kısmı da bu iki mekanda geçti. Biz çocukken salonda öyle sere serpe uzanmak yoktu, ama ikinci fotodaki mekanda çok Candy çizgi filmleri, Mork ve Mindy'ler seyretmişliğim ve de ayrıca görünen masada çok Okey oynamışlığım ya da fondu yemişliğim vardır.


Duru ve babannesi yılbaşı ağacı hazırlarken... İstek üzerine ağaç hazırlandı, salon süslendi:


Pazartesi günü Lara ve Lara'yı ziyarete gittik, Önce Çiftehavuzlarda, sonra Acarkent'te... 1. Lara'nın odasındaki oyuncakları dağıtırken:


2. Lara'nın evinde sanat olayımız ve mantı gerçeği konulu bir çalışma... Lara yemekle ilgili laga luga yaparken (evetö laga luga) Duru'nun kırk yılda bir bulduğu mantının dibine ulaştığını görüyoruz:


Yarımşar günlük iki gezi ile tamalanacak olan Pazartesi günü, Acarkent yollarında kara maruz kalmamız dolayısıyla biraz uzadı. Akşam 2. Lara'larda kalmak durumundaydık. Kızlar bu duruma sevindiler tabii... Ertesi sabah uyandığımızda yerlerde kar vardı. Kar gün boyunca devam edince dönüşümüz çok heyecanlı oldu Selamiçeşme'ye (bir tatili de bir arabayı çarpmadan bitirelim ya):


Yılbaşı akşamı kurtlar masanın çevresinde:



Bunlar daha sosyal olan fotolar, Duru'nun dedesinin tepesine çıktığı fotoları koymadım buraya... :)

Labels: ,



Home